Yargı Yolu Yokluğu Halinde Adli Yargı Mahkemeleri Tarafından Verilecek Kararlar Ve Usul
Resen veya tarafların itirazı üzerine davanın yargı yolu bakımından idari yargı alanına girdiğinin tespiti halinde mahkemece; “davanın yargı yolu dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, davalı kendisini avukat ile temsil ettirmiş ise karar tarihinde yürürlülükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca hesaplanan maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, davalı tarafından yapılmışsa yapılan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, alınması gereken harç yeterli olduğundan fazla alınan harcın iadesini dair .... istinaf yolu açık olmak üzere...”şeklinde karar verilecektir.
Yargı yolu nedeniyle davanın usulden reddi aynı yargı kolundaki hukuk mahkemeleri için verilen görevsizlik kararından farklı olduğundan görevsizlik kararının aksine kararın kesinleşmesi halinde talep halinde dava dosyasının görevli mahkemesine gönderilmesine şeklinde karar verilemez.
Aynı şekilde artık farklı bir yargı kolu alanına girdiğinden elini çeken adli yargı hukuk mahkemesi yapılan yargılama gideri, bu kapsamda avukatlık ücreti konusunda da karar vermek zorundadır.
Oysaki, görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddinde, yargılama giderinin görevli mahkemece karar bağlanmasına şeklinde karar verilmektedir. Görevsizlik kararının kesinleşmesine rağmen taraflardan her hangi birinin yasal hak düşürücü sürede dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini istememişse -tahrik dilekçesi vermemişse- görevsiz mahkeme bu defa davanın açılmamasına karar vererek yargılama giderlerini ancak bu aşamada karara bağlamaktadır.
Tarafların itirazı ya da mahkemece resen yargı yolu uyuşmazlığı çıkartılması durumunda mahkemece 6 ay süre ile uyuşmazlık mahkemesinin kararı beklenmek zorundadır. Bu konu hakkında ayrıntılı bilgi uyuşmazlık mahkemesi konusunda işlenmiştir.
Gerek adli yargıda gerekse idari yargıda davalar hak düşürücü veya zamanaşımı sürelerine tabidir. Özellikle idari yargıda idari işlemin iptalinin belli bir süre içerisinde dava edilmesi gerekir. Aksi takdirde davanın usulden reddine karar verilir.
Adli ve idari yargı mahkemelerinde davanın açılması, görülmesi ve hükmolunacak şeyler aynı olmadığı gibi, idari yargıda açılacak dava adli yargıda açılan davanın veya adli yargıda açılacak dava idari yargıda açılan davanın devamı da değildir.
Hatalı yargı kolunda dava açmak özellikle hak düşürücü süre ve zamanaşımı hususlarında hak kayıplarına neden olabilmektedir.
Hatalı yargı kolunda hak düşürücü veya zamanaşımı süresi sona ermeden dava açan kişinin bazen yüksek mahkemeler arasında bile bir birine zıt yargı yolu kararları hele hele uyuşmazlık mahkemesi kararlarına rağmen yüksek mahkemelerin aksi yöndeki kararları dikkate alındığından yıllarca süren doğru yargı yolunu bulma mücadelesi sonucunda dava için öngörülen sürenin sona erme ve doğru yargı kolunda açılacak davanın su defa hak düşürücü veya zamanaşımı süresi nedenleriyle reddinde sadece davacıda kabahat aramak haksızlık olur.
2577 sayılı yasanın 9. maddesi gereğince; “Çözümlenmesi Danıştay’ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir. Adli yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir.”
Böylece idari yargı koluna dahil mahkemelerin görevine giren bir davanın adli yargı kolundaki bir mahkemede açılması ve adli yargı mahkemesi tarafından davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden yargı yolu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi halinde söz konusu usulden reddi halinde hak kaybı ve mağduriyetin önlenmesi için yasa koyucu davanın zamanaşımı nedeniyle reddini önlemek amacıyla 30 günlük ek süre öngörmüştür.
Süre yargı yolu nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren başlar.
Söz konusu 30 günlük süre içerisinde davanın idari yargıda açılması halinde ise görevsizlik kararı veren adli yargıda davanın açıldığı tarih idari yargıya başvuru tarihi olarak kabul edilir. Hak düşürücü veya zamanaşımı süresi de hatalı yargı düzenine bağlı mahkemede davanın açıldığı tarihe göre belirlenir. 30 günlük ek süre geçirilmiş ve idari yargıda dava açma için ön görülen süre de geçmişse artık idari yargıda açılacak dava süre nedeniyle reddedilir.
İdari yargı ile ilgili açık bir düzenlemenin varlığına rağmen adli yargı için bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ortada yasal boşluk söz konusu olduğundan Yüksek Yargıtay “görevsizliğe ilişkin bir kararın, iş bölümü esasına göre veya yargı yolu bakımından verilmiş olmasının, yargı kollarına göre farklı sonuçlar doğurmasının önüne geçilerek, anayasal nitelikteki hak arama özgürlüğü zedelenmemesi gerektiği gerekçesiyle” konunun HMK md. 20’nin kıyasen uygulanarak çözümünü benimsemiştir.
Konu ile alakalı YHGK.’nun 27.02.2008 gün ve 2008/21-139 E, 2008/204 K. sayılı ilamında adli yargıda görülmesi gereken bir davanın idari yargıda açılması ve oraca davanın yargı yolu yokluğu nedeniyle reddi halinde aynen HMK 20. maddede olduğu gibi verilen kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık hak düşürücü sürede adli yargıda dava açarsa adli yargıda açılan dava idari yargıda açılan davanın devamı sayılacak, zamanaşımı veya hak düşürücü süreler hatalı yargı düzenine bağlı mahkemede davanın açıldığı tarihe göre belirlenecektir.
HMK md. 20’deki gereklilik yerine getirilmemiş ve adli yargıda açılan dava söz konusu bu davanın açıldığı tarih itibariyle hak düşürücü süre sona ermişse artık adli yargı mahkemesi idari yargıda açılan davanın açılma tarihine değer vermeden davanın hak düşürücü süre nedeniyle davanın usulden reddine karar verecektir. Keza davalının usulüne uygun zamanaşımı def’i olursa süre hesabını adli yargıda davanın açıldığı tarihe göre yapacaktır.
6098 sayılı TBK'nın 158. madde düzenlemesine göre; dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.
**Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Harun Bulut - Adli Yargıda Dava Şartları, Seçkin Yayınları
Harun Bulut - Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi Seçkin Yayınları