Cana Kast, Pek Kötü Veya Ağır Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma Davası
HAYATA KAST, PEK KÖTÜ YA DA ONUR KIRICI DAVRANIŞ
NEDENİYLE BOŞANMA DAVALARI *
Türk Medeni Kanunu'nun hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış başlığını taşıyan 162 nci
maddesi uyarınca;
"Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü
davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu
sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur."
TMK’nın 185/2. maddesi uyarınca eşlerin birbirlerinin mutluluğunu sağlama yükümlülükleri bulunmaktadır, bunun doğal bir sonucu olarak eşlerin bu maddede düzenlenen olumsuz tutum ve davranışları özel boşanma nedenleri olarak kabul edilmiştir. Özel ve mutlak boşanma nedenleri olan bu davaların genel boşanma nedeni olan şiddetli geçimsizlik talebiyle birlikte açılmasında bir engel durum yoktur.
Hayata kast; eşin diğer eşe karşı pek fena muamele kapsamı dışında kalan daha ağır ve onun yaşamını sona erdirmeye yönelik kasti eylemleridir. Kasten olmayan (örneğin tedbirsizlik ve dikkatsizlik neticesinde diğer eşin ağır şekilde yaralanması gibi) eylemler bu davanın konusunu oluşturmaz. Hangi eylemlerin bu kapsamda olduğu her somut olaya göre değerlendirilecektir. Örneğin eşini hayati tehlike doğuracak şekilde yaralamak, zehirlemek vb. öldürmek amacı ile gerçekleştirilen eylemler bu kapsamda değerlendirilebilecektir. Eylem sonucunda mağdur eşin ölmesi şart değildir. Zaten ölüm halinde boşanma davasının açılması da mümkün olmayacaktır. Öldürmeye teşebbüsün eksik veya tam teşebbüs aşamasında kalmasının bir önemi yoktur, önemli olan husus öldürmeye teşebbüste bulunmaktır. Eylemin eşe karşı yapılması şarttır, eşin akrabalarına karşı yapılan eylemler bu davanın kapsamına girmez, genel boşanma nedeni olabilir.
Pek fena muamele ise; yukarıda tanımlanan cana kast eyleminden daha hafif diğer eşin beden bütünlüğüne karşı kasten yapılan eylemlerdir. Örneğin aile içi şiddet uygulamak, eşi dövüp evden kovmak, işkence yapmak, odaya hapsedip aç bırakmak, zorla cinsel ilişkiye zorlamak vb. muamelelerdir.
Eylemden dolayı mağdur eşin eylemden dolayı şikayetten vazgeçmesi ve açıkça hukuk davasından vazgeçildiğini kapsamıyorsa birliğin temelinden sarsılması olayını ortadan kaldırmaz.
Onur Kırıcı Davranış, yüze karşı veya gıyapta eşin namus ve şerefini ihlal edici özel bir ağırlığı olan ister yazı ister sözlü hakaretler, itibar sarsıcı eylem ve davranışlardır.
Hangi davranışların ağır derecede onur kırıcı olduğu ise, yaşanılan toplumun değer yargıları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve olayın özelliklerine göre takdir olunacaktır.
Yüksek Yargıtay uygulamalarında:
Eşini küçümsemek, toplumda küçük düşürmek,
Eşine sen adam mısın, alçak, deyyus şeklinde hakaret etmesi,
Eşine karşı sırık, hayvan, hayvan oğlu hayvan gibi sözlerle hakaret etmek,
Eşin kumar oynayıp, borçlanması, alacaklıların diğer eşi rahatsız etmelerine neden olması,
Kendisi ve ailesi tarafından davacının başkaları ile ilişkisi olduğuna dair dedikodular çıkartmak, müşterek çocuğun kendisinden olmadığını ileri sürmek,
Eşine okumuş cahil, aptal, sersem, aşağılık, eşek oğlu eşek, kayınvalidesine orospu diye hakaret etmesi,
Eşin daha önceki nişanlısı ile görüşmesini sürdürmesi ve eşi ile bir arada yaşamak istemediğini söylemesi,
Seni sevmiyorum, seni ve çocuğunu istemiyorum, köpek, pezevenk şeklinde söz ve hakaretlerde bulunmak,
Kadının evliliğe ısınamadığını, evliliğinin umduğu gibi olmadığını, eşi ile cinsel ilişki kuramadıklarını,
eşinin erkekliğinin olmadığını başkalarına söylemek suretiyle kocasını aşağılamak,
Eşin anne ve babasının azarlamalarına maruz kalması , eşin bu davranışlara sesiz kalması,
Başkalarının yanında eşine karşı ağır hakaretlerde bulunmak,
Eşine sen anlamazsın, bilmezsin, kültürsüzsün demesi davranışları bu kapsamda kabul edilmektedir.
Bu madde kapsamına giren davalarda da iddia olunan cana kast, pek fena muamele veya ağır derecede onur kırıcı davranışın varlığının ispatı halinde davanın kabulüne karar verilecek, bu davranışların eşler arasında evlilik birliğinin çekilmez hal alıp almadığı hususu araştırılmayacaktır. Yani mutlak boşanma sebebidir.Tahrik boşanma sebebi olan eylemleri haklı kılmaz.
Konu hakkında ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararı hukuk hakimini bağlayacak, delil yetersizliğinden bahisle verilen beraat kararı ise hukuk hakimini bağlamayacaktır. Eyleme ilişkin ceza mahkemesinin mahkumiyet ilamının varlığı halinde mahkemece başkaca bir delil aranmasına gerek yoktur. Mağdur eşin olaya sebebiyet vermesi başka bir anlatımla tahriki dava için önem arzetmez, ancak kişilik haklarına saldırı teşkil eden eylemden dolayı manevi tazminat talep edilmişse tazminatın takdirinde bu durumun göz önünde tutulması gerekecektir.
Cana kast, pek kötü veya ağır onur kırıcı davranışa maruz kalan eşin affı halinde artık davanın dinlenme olanağı kalmaz. Bu konuda zina nedenine dayalı boşanma konusunda yapılan açıklamalar aynen geçerlidir.
TMK’nın 162/2. maddesi uyarınca, dava açma hakkı yukarıdaki sebeplerin öğrenildiği tarihten başlayarak 6 ay ve her halde iddia olunan eylem tarihinden itibaren 5 yılık hak düşürücü süreye tabidir. Mahkemece hak düşürücü süreler resen nazara alınacak olup ispat külfeti iddia sahibine düşer.
* Daha detaylı bilgi için bkz. Harun Bulut, Boşanma Davaları- Beta Yayınları